ÖYLESİNE BİR GECE
Vücudundan süzülen
su yavaşça teninin her yerine değerek günahlarından arındırıyordu genç adamı.
Kirli vücudu,yorgunluğunun ağırlığıyla buluşmuş; iyice çirkin bir görüntüye
bürünmüştü. Duş almak onu bir nebze olsun rahatlatıyordu. Aldığı onca canın
çığlığını bu şekilde bastırıyordu. Katil olarak doğmamıştı ama katil olarak
yetiştirilmişti. Kimse ona iyiliği tanıtmamıştı,tek seçeneği kötülüktü.
Tanrının merhametine ihtiyacı yoktu çünkü tanrı onun tanrısı değildi.
Küçüklüğünden beri pisliğin içinde nefes alıp vermişti. Babası içkicinin
tekiydi,annesiyse onu doğururken ölmüştü en azından babasının söylediği buydu.
Her gün dayak yerdi, çoğu zaman sebepsizce… Ama babası bir fiske bile
vurmamıştı ona. Genç adam hep bunu düşünürdü,belki bir kez parmağının ucuyla
dokunmuş olsa ona, bir kez dövmüş olsa onu kendini boşlukta hissetmeyecek en
azından bir babası olduğunu bilecekti. İyi ya da kötü,onun kanından biri… Oysa babasının gözünde bir içki kadar değeri
olmamıştı. O da ağabey bildiği insanlara adadı kendini. Onların kölesi oldu,
paranın kölesi oldu. Tek bir pişmanlık dahi duymuyordu bundan sadece zamanında babasının
ona bir fiske vurmuş olmasını dilerdi.
Duştan çıkıp lacivert bornozuyla mutfağa
doğru gitti. Sarı saçlarını dalgalandırdı hafifçe. Yeni aldığı buzdolabını açıp
birkaç bir şey aldı sonra da içki dolabına doğru gitti. Johnnie walker
viskisini açmak için doğru zamandı. Cam kaplama konsolun içinden yurtdışından
aldığı bardaklardan birini çıkardı. Oturdu ve televizyonu açıp haberlere göz
gezdirdi. Saat gecenin 3’üydü. Her zamanki gibi bir geceydi ama bir garip hissediyordu
kendini. Sanki bir şeyler eksikti. Açıklayamadığı bir yalnızlık duygusu oturdu
yanı başındaki deri koltuğa. Kumandayı eline alıp televizyonu kapattı.
Pencereye doğru yürüdü. Nefis bir yaz gecesiydi. Boğaz belki de hiç olmadığı
kadar ihtişamlıydı. Birden içinden bir ses ona dışarı çıkması gerektiğini
söyledi. Kendinden başkasıyla iletişim kurmazdı zaten o da bu ses ile yön
veriyordu hayatına. Bardağını yemek masasının üzerine bırakıp giyinmek için odasına
gitti. Bir kot pantolon ile siyah gömlek kombini yaptı.Yakışıklı olduğunu
biliyordu ama kendini beğenmişin teki de değildi. Sadece fiziki özelliklerini
gerektiği gibi kullanma konusunda ustaydı. Son bir kez aynaya bakıp
ayakkabılarını giydi ve lüks arabasıyla gecenin içinde kayboldu.
Kanlıca taraflarında arabasını park edip
sahile doğru yürümeye başladı. Deniz kenarına vardığında Boğaz’ı süzdü boydan
boya. Hayat işte bundan ibaretti. İki yaka, bir köprü. İyilik ve kötülük
gibi,yaşam ile ölüm gibi, güzellik ve çirkinlik gibi,mutluluk ile keder gibi…
Bizi birbirimizden ayıranda bir köprü olmaz mı aslında çoğu zaman? Kafasında
uzun uzun cümleler kurarken içindeki kalabalığa,bir kadını fark etti. Ağlayan
bir kadın… Karanlığın yüzünü örttüğü upuzun,kıvırcık saçlı bu kadının keder
dolu kalbi ne ara bu denli acıtmaya başlamıştı canını? Yanına doğru gitmek
istedi önce ama sonra bir şey yapamamaktan korktu. Ayakları hafiften sürünmeye
başladı ve sonunda ağzından “Neyiniz var?” diye bir şey çıktı. Kadın kendini
hızlıca geri çekti,korkmuştu. Bir yandan da ağladığı belli olmasın diye deniz mavisi
gözlerini siliyordu. Genç adam tekrar konuşmak istedi onunla: “Korkmayın, ben
sadece…Bu saatte burada olmanız doğru değil. Lütfen sizin için-özellikle
İstanbul gibi bir şehirde- gecenin bir vakti yalnızlık pek güvenli bir arkadaş
değil.” Kadın titreyen bedenini sakinleştirmeye çalışıyor ama hala korkuyordu.
Hiçbir şey söylemedi,söyleyemedi belki de. Uzunca bir bakışmanın ardından adam
arkasını dönüp gidiyordu ki kadın söze girdi “Birini öldürdüm.” Tekrar ağlamaya
başladı fakat bu sefer adamın kollarında. Genç adam şaşkındı. Ölüm kelimesiyle
içli dışlı olmasına rağmen ilk defa bu kadar sıkı bir yumruk yemişti ondan. Biri öldürdüğü tek bir kişi için
ağlıyor,vicdan azabı çekiyordu Üstelik öldürdüğü kişi büyük ihtimalle ona zarar
vermek istiyordu. Genç adam kadını kendinden yavaşça uzaklaştırdı. Elleriyle
saçlarını okşayıp gözlerindeki yaşı sildi. Daha sonra da belindeki silahı
çıkardı ve tek kurşunla kadının gözleri önünde hayatına son verdi.
Nilsu SERTOĞLU
Nilsu SERTOĞLU
Yorumlar
Yorum Gönder