Fransızlar'ın "Dramı" : Intouchables


       Sinema bir sanat deriz hep ama aslında hayatın sanatla şekillenmesidir bana kalırsa. Çünkü o perdede yönetmen sadece bir sanat eseri sunmaz bizlere, hepimizin içinde biriken duyguları ya da bizzat yaşadığımız olayları bir portre gibi evimizin en gözde yerine asar. Yönetmen ünlü olabilir olmayabilir önemli olan bize yaşatılan,dilimize gelen o hoş tattır. İşte böyle bir tat aldığım ve özellikle zenci olan (ırkçılık olmasın zencileri severim) abimiz Omar Sy'ın harikalar yarattığı bir filmden söz etmek istiyorum. Zaten bu film ile Cesar Ödülleri'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü de almış Omar Sy...
    Bu filmi izlemiş olabilirsiniz,o zaman yazımın ne kadar doğru bir noktaya isabet ettiğini çoktan anlamışsınızdır ve içeriğini az çok biliyorsunuzdur. Gelelim filmimize,adı Intouchables...Türkçemize her zamanki gibi alakasız,saçma sapan bir şekilde geçirilmiş Can Dostum diye... Orjinalini de söyleyeyim "Paries" çünkü film Fransız yapımı. Yönetmenler Olivier Nakache ve Eric Toledano'ya saygılarımı şimdiden çokca sunuyorum böyle bir yapıtı bizlere sundukları için. Adeta ben çekmiş gibi hissediyorum filmi. Cesar Ödülleri'nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerine de aday olmuş. Fransa'da 2011 yılının gişe rekortmeni. Daha fazla saymaya gerek yok sanırım kısaca filmi özetleyeyim:

         Kahramanımız iş adamı Philippe (Dustin Hoffman'msı bir amcamız,François Cluzet oynuyor o da gerçekten çok iyi ama Omar'ın yanında susmalı.) zamanında yamaç paraşütü yaparken ağır bir kaza geçirmiş ve şans eseri sağ olarak kurtulmuştur fakat nasıl sağ kalmak? Sadece başını oynatabilmektedir, vücudunun geri kalan hiç bir yerini hissetmez,tekerlekli sandalyeye ve aşırı yoğun birebir bakıma muhtaçtır. Her gün onun masajı yapılmalı, banyo ettirilmeli,mesajları okunmalı hatta ve hatta tuvaleti bile yaptırılmalıdır.
          Asıl benim favori kahramanım Driss ise Paris'in kenar mahallelerinden birinde, kalabalık bir aile içinde yaşamaktadır. Hayattan tek geliri sosyal yardım parasıdır ve bunun için bir takım prosedürler gereklidir,örneğin en azından bir işe kabul edilmiş olmak... Driss bunun için engelli Philippe'in bakıcı ilanına başvurur ve olaylarımız Philippe'in Driss'i aniden işe almasıyla başlar bundan sonrası sizin seyir zevkinize kalsın ;)

     Yaşanmış olduğu için iliklerinize kadar işleyeceğini tahmin ediyorum.Film ne aşırı bir dram ne de duygusuz,yozlaşmış komiklikler içeren bir Türk filmine benziyor. Aksine her şey çok dozunda. Komedi de var dram da... Ailece izlenebilir fakat bizim Türk ailesi profilimiz biraz kapalı olduğu için tedbir almakta fayda var diyeyim çünkü bazı dogmalarda söz konusu filmde, cinsel tercihler gibi.
 
    Ben açıkcası en çok bu zenci abimize bayıldım, hem oyunculuğu müthişti hem de benim hayat felsefemi değiştiren o Driss karakterine hayat veriyordu. Gerçekten yaptıkları ve sadakati benim çok hoşuma gitti. Bir insana verdiği o yaşama sevinci,yaşama isteği en ince ayrıntısına kadar aktarılıyor bizlere. Kendinizi kimi zaman Philippe yerine kimi zaman Driss yerine koyuyorsunuz. Sıcaklık resmen teninize dokunuyor. İşlenen temalarsa bilindik; zenginlik her şey demek değildir önemli olan sağlıktır, yaşama sevinci olan kişi mutludur,huzurludur,insanlara yardım ediniz falan filan... Ama film gerçekten de bütün bunların çok üstünde MUTLAKA İZLEYİN!


Yorumlar

Popüler Yayınlar