Sahipsiz Fotoğrafın İsimsiz Kahramanı
Hafta sonu ailem ve onların arkadaşlarıyla beraber Kaz Dağları'na güzel bir doğa gezisi yaptık. Bizim kaldığımız vadi Darıdere Mesire Yeri diye geçiyordu. Her yerde büyüklü küçüklü şelaleler, büyüleyici bir renk cümbüşü içindeki güzellikler ve ilginç kayalıklar vardı. Doğayı severim ama bir doğa tutkunu olduğum söylenemez. Kalabalıklar daha çok rahatlatır beni, doğa da daha bir yalnızlaşırım sanki. Yıne de yeşilin en nadirinden mavinin en bilindiğine kadar her türlü rengin barındığı bu doğa harikasına mutlaka gitmenizi öneririm. Telefonsuz yaşayamayanların (örnek ben) gitmeden önce yanlarına oyalanacak bir şeyler almalarını şiddetle tavsiye etmekteyim. Ayrıca bu tarz yerler paylaştıkça gözünüze daha hoş geliyor çünkü anlamlaşıyor,hafızalarda yer ediniyor. O yüzden arkadaşlarınızla giderseniz emin olun çok daha güzel sürprizlerle karşılaşacak ve yaşlı yerkürenin hala yaşadığını kanıtlayan bu diyarın tadına varacaksınız.
İlk gün zorlu bir parkur bizi bekliyordu. Ormanın içinden akan dereyi takip etmeye başladık. Kah girdik o buz gibi suya kah irili ufaklı taşların üzerinden geçtik. Her şeye rağmen çok güzel yerler keşfettik, beynimizi ve ruhumuzu arındırdık. Ben pek eğlenemesemde annem ile babam oldukça keyifliydiler. Gece de çatırda kaldık. Ben ve babam çatırda kalmaya alışığız, önceden deneyimimiz var ne de olsa. Bundan 3 sene önce çok yakın arkadaşım Elif'le beraber bizi Foça'da yapılan Rock Tatili Fest'e götürmüştü babam. Baya da kopmuştuk, babam dünyadaki en iyi babalardan biri olmalı değil mi? Her neyse anlayacağınız gözümüzün gönlümüzün açıldığı harikulade bir hafta sonu yaşadık.
Aslında bu yazıyı yazmamın sebebi aileden kimin çektiği belli olmayan ama büyük ihtimalle babamın farkında olmadan çektiği bir resim. Resimde genç bir adam var kayalıklar üstünde. Sanki tüm öfkesini bu kareye yansıtmak istermiş gibi poz vermiş. Aslında gezimiz sırasında dikkatimi çekmişti bu çocuk, çünkü sürekli karanlık bakışlar saçıyordu tertemiz gökyüzüne. Böyle rahatlatıcı bir ortamda ne içindi, kim içindi acaba öfkesi ya da mutsuzluğu? Çok fazla senaryolar ürettim kafamda, annesi ölmüş olabilir dedim, o da benim gibi telefonunun çekmemesinden yakınıyordur dedim, hayatında hiçbir şey yolunda gitmiyordur belki dedim, ablasıyla kavga etmiştir dedim, en yakın arkadaşı intihar etmiştir dedim... Böyle uzar gider liste. Resmi koyup koymama konusunda çok düşündüm ve en sonunda koymaya karar verdim.
O kadar çok baktım ki bu fotoğrafa, kafamda bir hikaye bile oluştu. Etrafında eğlenen onca insan içinde o kadar yalnız görünüyor ki. Oysa yanında genç sayılabilecek bir kız da vardı,onunla geldi oraya çünkü. Açıkcası Türk olmadığını düşünüyorum. Merak ettiğim şey ise yaşadığı neydi? İnsan oğlunda vardır o dürtü hep. Mutlaka öğrenmek ister izini sürdüğü şeylerin sırrını. Bu resimde o kadar çok sır var ki takip etmek de zorlanıyorum. Ürkütücü bakışları içime işliyor adeta. Yine de bu isimsiz kahramana verdiği pozdan ötürü teşekkürlerimi iletiyorum. İlerde kendisiyle ilgili bir hikaye okursa eğer, bana kızmasın. Gerçekten uzun zamandır hiç bu kadar sağlam bir hikaye yazmamıştım. Bloğumda paylaşabilirim belki parça parça. Son bir şey söylemek istiyorum eğer kurtulmayı bekleyen en ufak bir parça bile varsa içinizde yerinde olmak istediğiniz insanlara bakışlarınızla bunu iletmeniz kaçınılmaz oluyor. O flaş patlarken "peyniiiiir" demeden gülmeniz dileğiyle...
İlk gün zorlu bir parkur bizi bekliyordu. Ormanın içinden akan dereyi takip etmeye başladık. Kah girdik o buz gibi suya kah irili ufaklı taşların üzerinden geçtik. Her şeye rağmen çok güzel yerler keşfettik, beynimizi ve ruhumuzu arındırdık. Ben pek eğlenemesemde annem ile babam oldukça keyifliydiler. Gece de çatırda kaldık. Ben ve babam çatırda kalmaya alışığız, önceden deneyimimiz var ne de olsa. Bundan 3 sene önce çok yakın arkadaşım Elif'le beraber bizi Foça'da yapılan Rock Tatili Fest'e götürmüştü babam. Baya da kopmuştuk, babam dünyadaki en iyi babalardan biri olmalı değil mi? Her neyse anlayacağınız gözümüzün gönlümüzün açıldığı harikulade bir hafta sonu yaşadık.
Aslında bu yazıyı yazmamın sebebi aileden kimin çektiği belli olmayan ama büyük ihtimalle babamın farkında olmadan çektiği bir resim. Resimde genç bir adam var kayalıklar üstünde. Sanki tüm öfkesini bu kareye yansıtmak istermiş gibi poz vermiş. Aslında gezimiz sırasında dikkatimi çekmişti bu çocuk, çünkü sürekli karanlık bakışlar saçıyordu tertemiz gökyüzüne. Böyle rahatlatıcı bir ortamda ne içindi, kim içindi acaba öfkesi ya da mutsuzluğu? Çok fazla senaryolar ürettim kafamda, annesi ölmüş olabilir dedim, o da benim gibi telefonunun çekmemesinden yakınıyordur dedim, hayatında hiçbir şey yolunda gitmiyordur belki dedim, ablasıyla kavga etmiştir dedim, en yakın arkadaşı intihar etmiştir dedim... Böyle uzar gider liste. Resmi koyup koymama konusunda çok düşündüm ve en sonunda koymaya karar verdim.
O kadar çok baktım ki bu fotoğrafa, kafamda bir hikaye bile oluştu. Etrafında eğlenen onca insan içinde o kadar yalnız görünüyor ki. Oysa yanında genç sayılabilecek bir kız da vardı,onunla geldi oraya çünkü. Açıkcası Türk olmadığını düşünüyorum. Merak ettiğim şey ise yaşadığı neydi? İnsan oğlunda vardır o dürtü hep. Mutlaka öğrenmek ister izini sürdüğü şeylerin sırrını. Bu resimde o kadar çok sır var ki takip etmek de zorlanıyorum. Ürkütücü bakışları içime işliyor adeta. Yine de bu isimsiz kahramana verdiği pozdan ötürü teşekkürlerimi iletiyorum. İlerde kendisiyle ilgili bir hikaye okursa eğer, bana kızmasın. Gerçekten uzun zamandır hiç bu kadar sağlam bir hikaye yazmamıştım. Bloğumda paylaşabilirim belki parça parça. Son bir şey söylemek istiyorum eğer kurtulmayı bekleyen en ufak bir parça bile varsa içinizde yerinde olmak istediğiniz insanlara bakışlarınızla bunu iletmeniz kaçınılmaz oluyor. O flaş patlarken "peyniiiiir" demeden gülmeniz dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder