AŞK'A 21.YY DOKUNUŞU

 




     HER... İsmiyle bile ilginç gelebilecek olan bir film. Ben şahksen konusunu okumadan izlerim filmleri, sanki büyüsünü o zaman yakalayacakmışım gibi hissediyorum. Bu film için de aynı şey söz konusu. İlk başta iki "kişi" arasında geçen güzel bir aşk hikayesi olacağını düşünmüştüm ama olayın "kişilikler" arasında geçtiğini anlamam uzun sürmedi. Ve kesinlikle 2013'ün en ilginç filmi olabileceğini düşünüyorum.

   
  
    "Her", yani Samantha, bir bilgisayar programı! Theodore şuan bulunduğumuz yıldan çok sonraki bir teknoloji çağında yaşayan, karısından boşanmış, asosyal, yalnız bir adamdır. Burada şunu da belirtmek isterim teknoloji düşünebileceğimizden çok çok ilerde olmasına rağmen ana karakterimiz Theodore bir mektup yazıcısı. İnsanların hayat hikayelerini okuyor ve ona göre karşı tarafa mektup gönderiyor,seslendirerek...Filmi izlediğiniz zaman ne denli bir teknolojiden söz ettiğimi siz de anlayacaksınız. Bu bize insanoğlunun geçmişe olan özleminin de bir göstergesi aslında, çünkü gelişen teknoloji ile yalnızlaşan insanın portresini yansıtmak istemiş yönetmen Spike Jonze. Theodore'da geçmişe özlem duyuyor, ayrıldığı eşini özlüyor. Pek bir duygusal anlayacağınız esas oğlanımız. Bir gün bilgisayarına bir yapay zeka programı alıyor ve orada asıl hikayemiz devreye giriyor.




       Yapay zeka Samantha ile Theodore çok iyi anlaşıyorlar ve birlikte (yani bir sesle) bedensel ilişki yaşayanların bile yaşayamayacağı ilginç ama bir o kadar da duygu dolu bir ilişki yaşıyorlar. Aralarındaki çekim o kadar kuvvetli ki Samantha dünyayı Theodore'un gözünden görmeye başlıyor. (Filmi izleyince ne demek istediğimi daha net anlayacaksınız.) 

   "Yanında olup dünyayı senin gözlerinden görebildiğim için çok şanslıyım."

       Film teknolojinin gelebileceği boyutlar üzerinden bir aşk hikayesini anlatsa da günümüz insanının telefonlar,bilgisayarlar,tabletler ile olan ilişkisine yeni bir boyut kazandırıyor ve açıkcası bu beni biraz ürkütüyor. Filmin başlarında "hadi canım,yok artık, bu da olur mu?" diyorsunuz ama zaman ilerledikçe siz de alışıyorsunuz ve olabilme ihtimaline kendinizi hazırlıyorsunuz. Kafanızda çok berbat olarak tanımladığınız o yargı bir süre sonra olabilir mi ya şekline bürünüyor. Bana kalırsa insanoğlu gittikçe yalnızlaşıyor, birey olmak demek biraz da kendini açmaktan geçmiyor mu? Şu soru da sorulabilir filmde, Theodore yalnız mı? Samantha ona sadece yalnızlığını mı unutturuyor? Bana kalırsa hayır. Theodore aşkı arıyor belki de Samantha'yı aşkın soyut hali olarak alıyor ve bu ona daha cazip görünüyor. Çünkü insanlarda bulamadığı ilgiyi bir bilgisayar programında buluyor. Bu da bireyler arası etkileşimin ne kadar acınacak boyutlara düştüğünün bir göstergesi bana kalırsa.


   Peki ya aşk nedir? İki beden arasında geçen asma bir köprü mü yoksa iki "kişiliğin" ya da iki ruhun yeni bir beden olması mı? Aşkın ete,kemiğe bürünmesi gerekir mi? 


  - Yoksa ona (işletim sistemine) aşık mı oluyorsun?

  + Bu beni bir kaçık mi yapar?
  
- Hayır… Hayır, bence bu.. Bence aşık olan herkes biraz kaçıktır zaten. Yapılacak en çılgınca şeylerden biri bu. Deliliğin toplumca kabul gören şekli gibi.



     Filmin teknik kısımlarına gelecek olursak aşırı bir yönetmenlik işi beklemeyin yani sonuçta filmi film yapan senaryosu ve bana kalırsa Joaquin Phoenix'in sizi içine çeken oyunculuğu . Samantha'nın sesi ise Scarlett Johansson'a ait. Kim bilir bedeniyle olsaymış filmde neler olacakmış demekten kendimi alamıyorum :D Görsel efekt denebilir mi bilmiyorum ama gelecek yüzyıl dünyası hoş tasarlanmış. Newyork'a yeni bir bakış açısı fikrini sevdim. Sanırım bu yüzden şehrin gece çekimleri fazlasıyla ilgimi çekti hoşuma gitti. Tanıdık ama farklı bir Newyork tablosu... Mekan seçimleri konusunda pek yorum yapamayacağım ama kıyafetleri pek yaratıcı bulamadım. Yani yeni bir şey yapalım derken karmakarışık bir şey çıkmış ortaya ama inanın bana saçma sapan Uzay Yolu kostümlerinden kat kat iyi. En azından daha gerçekçi.


     Son olarak romantik bir film olmasına aldırış etmeyin çünkü filmin konusu sizi değişik hislere düşürecek belki de bu hoşunuza gidecek, ben sürekli kendimle konuştuğumu itiraf ediyorum. Son yıllarda izlediğim en dikkat çekici senaryoya sahip bu filmi kaçırmayın derim ben, çok da uzun değil yani 2 saat sosyal ağlara girmeseniz ya da oyun oynamasanız da olur ;)

  "İlginç olan ne biliyor musunuz? Vücudum olmadığı için başlarda çok endişe ediyordum. Ama artık bunu seviyorum. Vücudum olsa herhalde buna katlanamazdim. Yani sınırlarım yok, her an her yerde olabilirim. Zaman ve mekan kavramlarıyla kısıtlanmak zorunda değilim. Sonuçta ölüp gidecek bir vücudum yok neyse ki."


                                                                                                    Nilsu SERTOĞLU

Yorumlar

Popüler Yayınlar