DÜŞSÜZLÜKTEN YORULDUM
Ayaklarımın ağrıdığı soğuk bir gecedeyim soluğuma sarılmış,
Uykunun verdiği çöküntünün altında bir ışık arar gibiyim şişkin gözlerle.
Alnımı kaplayan saç telleriyle konuşurken yalnızlıktan bitap düşmüş,
Düşsüzlükten yoruldum sensizliğin kora kor çekişen alevleri içinde.
Klasik müziğin huzurunda kaybettiğim ruhumu arıyorum şimdi
Yürüyen bir ordu geçerken penceremin önünden ağır adımlarla.
Boşlukta uçuşan tüyleri anımsatıyor siyah yağan karın hüznü bana,
Düşsüzlükten yoruldum oldurtamadığımız imkansızlıklar yüzünden.
Bir ninni gibi safça söylenebilse keşke şarkılar dilin zemininde,
Pas tutan yaralı kalplere değmezdi o zaman çürümüş bedenler.
Ansızın çalan kapıyı açmaya giderken ki korkuyla karışık heyecana inat,
Düşsüzlükten yoruldum geniş kaldırımlar üzerinde oturup düşünürken.
Islak çimlere yaslayıp başımı bulutlarla cilveleşirken kendimce,
İçimde yankılanan sesi öldürdüm tek kurşunla,katil maskesi yüzümde.
Neler görmüştür şu yanı başımda dikilmiş bana gölge yapan yaşlı çınar
Düşsüzlükten yoruldum utanan aşıkların öpüşmelerini seyrederken.
Ahşap sandıklarda saklı fotoğrafları çıkaracakmışçasına çıktım basamakları
Tozlu kapı kolu bile sırtını döndü bana dudaklarını büküp küstahça.
Mevsimler saklambaç oynuyor şimdi bu köhne tavan arasında benden izinsiz
Düşsüzlükten yoruldum gocunmadan eğilirken gıcırdayan tahtaların önünde.
Ölüm her insanın karşısına çıkacak bu fani dünyanın gizemli sokaklarında.
Kimine arkadan yaklaşacak sinsice,elinde tuttuğu dikensiz kırmızı güllerle.
Sen o kırmızılıklar içinde boğulurken bir gece vakti çıplak kollarımın arasında,
Ben düşsüzlükten ilk kez yoruldum kapılarımı kapatırken artık hiç gelmeyecek olan güneşe.
Nilsu SERTOĞLU
Yorumlar
Yorum Gönder