Cannes ve Gül
İğrenç bir başlık oldu sanırım,espri olarak algılanmasını istemem tabi orası ayrı. Her neyse Cannes Film Festivali bitti. Türkiye'ye kısa film dalında "Sessiz" ile Altın Palmiye getiren Rezan Yeşilbaş'ı kutluyoruz. Filmi izlemedim ama en yakın zamanda izlemek için can atıyorum. Doğruyu söylemek gerekirse Türk yönetmenlerle aram pek yoktur. Sanat yapmak uğruna bir takım şeyleri fazla abartırlar,Türklerin çoğu böyledir. Abartma konusunda üstümüze yoktur. Abartılan sessiz sahneler,abartılmış uzun çekimler,abartılmış yakın çekimler... Bakınız Nuri Bilge Ceylan. 3 Maymun'u sırf oyunculuğu için izlemiştim,Bir Zamanlar Anadolu'da yı da meraktan ama gerçekten iki filmde bana beklediğimi vermemişti. Ya o sene yarışan filmler baya zayıftı,ya da ben Cannes jürisiyle aynı kafadan değilim.
Ve bu sene de beklenen oldu. Sevgili jüri en iyiyi değil "kendisine göre en iyi" olana ödülü layık gördü. Haneke çok usta bir yönetmen gerçekten,filmlerine bayılırım. "Amour" filmini izleme şansım henüz olmadı,kimsenin olduğunu da sanmıyorum fakat hakettiğine yüzde yüz eminim yalnız şöyle de bir durum söz konusu diğer filmlerden daha mı iyiydi? Açıkcası bunu bilemiyorum ama okuduğum bazı yazılara göre Cannes jürisi her zamanki gibi davrandı ve kendince bir karar verdi. Yine de benim gönlümden geçen isim de Haneke'ydi ve ben Altın Palmiye'nin emin ellerde olmasından dolayı mutluyum. Yine de Cannes'da gösterilen bütün filmleri izleme şansı elde ettiğimde yorumumu yenileyeceğim :) Öncelikle filmin fragmanı,buyurunuz efenim...
Bu yılki festivalde en iyi senaryo ödülüne, Romen yönetmen Cristian Mungiu'nun 'Au-dela des collines' isimli filmi layık görüldü. İşte Fragman...
En iyi yönetmen ödülünü ise 'Post tenebras lux' isimli filmiyle Meksikalı yönetmen Carlos Reygadas'a gitti.
Festivalde 'jüri ödülü' de 75 yaşındaki İngiliz yönetmen İngiliz Ken Loch'ın, 'La part des anges' isimli filmine verildi.
Yorumlar
Yorum Gönder