Resimdeki Gözyaşları

                                      
         
          Bir kızın gözünden gece vakti yaş akmasını ne sağlar? Akıp geçen zamanı hatırlar belki satır aralarında,kaybolup giden pişmanlıklarıyla doldurur göz bebeklerini. Yok olanın zaman değil kendisi olduğunu anlar. Aslında doğru bildiklerinin kendi ön yargılarından ibaret olduğuyla yüzleşir. Kimsesizliğin getirdiği güvensizlikle tatmin eder egosunu. Titretir bazen yüreğini de yaşlar, usulca dökülürken yanaklarından aşağıya. Bir şarkı duyar radyoda ya da televizyonda. Anıları saçılır odanın dört bir yanına. Kandırıldığı heveslerini acımasızca dizer önüne karanlık ışığın tozu altında. Belki de bir zamanlar hiç bilmediği,tanımadığı aşkı diken diken eder tüylerini. Geçmişteki küçük hoşlaşmalarını anımsar. Gülüp geçmesi gerekirken özlem duyar o saflığa,sadeliğe,bebek yüzü gibi duran masumiyete. Her şey doğruydu çünkü çocukken,farklıydı. Yalan söylerdik;karnımız ağrırdı,elektrikler kesilirdi peki ya şimdiki yalanlarımız?.. Bir kız hayata tutanak olarak sevgi sözcüklerini görüyorsa eğer mantıklı sebepleri vardır. Muhtaç değildir sevgiye, sadece açtır. Yine de açlığını giderecek olanı değil onu hiçbir zaman aç bırakmayacak olanı arar,ister. Hiçbir zaman filmlerdeki esas kızı oynayamaz ama hayallerini 35 mm'lik o karelere sığdırdığında başrolü de yönetmeni de senaristi de o'dur. Eğer bir kız sabah kalktığında ıslak buluyorsa yastığını derin hüzünler birikmiştir içinde saklı tuttuğu dolaplarda. Saçlarıyla üstünü örtmüştür üşüyen ellerini. Kemirdiği tırnakları çizmiştir suratını fark ettirmeden,gizlice. Aşık olmuştur paranoyakça,anlamsızlaşmıştır artık onun için her şey ama durduramıyordur kendini. Bomboş bakar etrafa öylece çıt çıkarmadan,parkelerle konuşur sanki. Ne en yakın arkadaşı anlar benliğinin solgun nefesini ne de bir başkası. Yüzündeki acıyı gizledikçe daha da gömülür kendi kendine. Hayata yeni yeni adımlar atmaya heveslenir çoğu zaman. Bir kız gece vakti rüyalarına çekiliyorsa yok yere, kalbi atarken birine ulaşıyor demektir. Belki de sevdiği uzaklarda diye,belki de sevdiği onunla değil de başkasıyla uyuyor diye.  Başka kız fikrini sindiremez midesinde,kramplarla geçirir gece yarılarını loş ışıkların bakışları ardında. Bakamaz ikisini görürüm diye hiçbir resme. Kafasını iyice bastırır çenesine, düşüncelere dalar uçurumdan kendini atarmış gibi. Masmavi denizin kokusunu çekmeye çalışır içine, daha da çok boğulur. Dalgalar bile taşıyamaz onu kıyıya,ne bir tekne geçer yakınlardan ne de  kanatlı beyaz atıyla gelen yarı tanrı yarı insan bir prens. Masallarda kaybolmaz, gerçeklerinde bulur kendini. İşte o zaman endişeleri bir tokat çarpar suratına sertçe. İzleri kalır belki de yıllarca çıkmayacak olan. Bir kız gece hıçkırıklarında avutuyorsa kendini, kalbi ikiye bölünmüş de olabilir. Kim doğru kim yanlış seçeneğinin yetersiz kaldığı zamanların ortasından geçmektedir. Elde var bir mantığının ona yetmediği, kırılganlığının önüne setler çektiği dakikaların kıvrınmalarını ceza görür kendine. Yıpratır ruhunu kendine işkence ederek, neden böyle olduğunu sorgular tanrıyla baş başa kalmış, masaya otururken. İncitmek istemez kimseyi, gönlünden ne ötekini geçirir ne de diğerini. Birini seçse öbürünü kaybetme fikriyle yer bitirir aklını. Vicdanı el bombası olur eline konar umulmadık şekilde. Bedeninin yok olup gitmesini ister çok uzaklara,hiç ulaşılamayacakmışcasına. Varoluşundaki boncukları koparır düzeni bozmak adına. Gece vakti bir kız kapanmışsa bir köşede tek başına,silecek kimsesi yoktur o buğulu gözlerinden akanları. Farkedilmektir bedenini kenetlemesi altında yatan asıl gerçek. Ona sırtını dönenden soyutlamaktır kendini. Göz önünde bulunan bir objenin görünmezlik abidesine dönüşmesini bekler hissizce,çaresizce.  Yaklaşan tehlikelere açıkken beyninin her bir kapısı, iyiliklere kilitler hepsini, tek tek, bir tane dahi açık kalmamak üzere. Mutsuzlukla sarılmak,onunla dertleşmek ister. Odur çünkü onu anlayan. Pembenin kırmızıyı anlaması gibi, yeşilin maviye karışması gibi.  Bir kız gece herkes uyuduktan sonra eline alıyorsa kağıt kalemi,başlıyorsa yazmaya, gözyaşları kalemin ucundan akar.  İşte o zaman ya anlatacak  şeyi çoktur ya da ağlayacak yeri yoktur.


                                                                                                                  Nilsu SERTOĞLU

Yorumlar

Popüler Yayınlar